21 Şubat 2012 Salı

Gerisini Yağmur Söyledi...

Yıllar önce, bir Eylül ayında Berlin'deydim. İstanbul'a yerleşeli çok oluyordu ama hala Berlin'i özlüyor, arada bir ziyarete gidiyordum. Geniş caddelerini özlüyordum onun. Kanal boyunca ıhlamur ağaçlarını. Cep sinemalarını. O sinemalarda seyrettiğim aşk kokan, yalnızlık kokan filmleri ve filmlerden çıkıp içtiğim bol zencefilli Uzak Doğu çorbalarını.
Bu defa gittiğimde, bir de ele avuca sığmayan bir Kürtle tanışmıştım. Arabasını Türk mahallesi Kreuzberg'in orta yerinde park edip paket paket ay çekirdeği çitleyen, arabayı sürdüğünde arkasında ay çekirdeği kabuğundan özel bir iz bırakan, belli ki çok görmüş, çok yaşamış biriydi. 
Çok da bunalmıştı. Rahatlamak için bildiği en iyi yöntem kallavi cigaralar sarmaktı. Epey ustaydı onları sarmakta, sonra da yanındakilerle paylaşmakta. Zaten onu anlat deseler, paylaşma ustası derdim. Rakısını, çekirdeğini, zuladaki cigarasını tanıdığı, tanımadığı herkese dağıtıyordu. Başkalarından beklediği de buydu sanırım, fazla uzatmadan ortak olmak. Hayatına, özlemlerine, haytalığına… Sohbeti de öyleydi. Daldan dala atlıyordu. Memleketi merak ediyor, hep soruyor, hep dertleniyordu.
Derken, tam İstanbul'a döneceğim vakit, arkadaşlarla ve onunla bir araya gelip paket paket çekirdeği iyi ettiğimiz günün akşamı, aniden yağmur bastırdı. Öyle böyle değil, deli gibi yağıyordu. Bardaktan boşanırcasına. Islanmadan eve varabilmem için, yolu uzatacak, külüstür arabasıyla o bırakacaktı beni eve. Eski duvara yakın, uzun, upuzun bir caddenin sonundaydı kaldığım yer.  
Silecekler harıl harıl çalışıyordu. Ertesi gün İstanbul yolcusuydum. Caddeye yaklaşırken, "Tam nerede bu ev?" dedi. "Daha var git" dedim. Bir daha sorduğunda, tek söyleyebildiğim şey buydu. "Git git git, daha var, yolun tam sonunda."
"Kürdistan gibi desene" dedi.  Saniyeler geçiyordu. Bir saniye, iki saniye... Yağmurdan dışarısı görünmüyordu. Bir kitap verecekti bana. Yanında getirmişti. Almanya'nın ortasında bir hayaldim ben ve onun da hayalleri vardı. Kendi diline, kendi kimliğine, kendi ruhuna dair hayaller. Ne diyeceğimi bilemeden sustum. O yasak kelime dolaşıyordu aramızda. Kim bilir kaç defa el değiştirmiş arabanın camları buğulanmıştı. İndim.
Gerisini yağmur söyledi.