22 Ekim 2011 Cumartesi

ÖLÜME İNAT II: MASAMDAKİ KURTLAR


Kurtların delik deşik ettiği eski bir masaya benziyor memleket şu günlerde. Yuvalanmışlar masanın kenarlarına, köşelerine ondan yaşıyorlar. Üstüne dirseklerimizi dayayıp sohbet edeceğimiz, evdeki nimetleri koyup karnımızı doyuracağımız evin demirbaşının kemire kemire bitmeyen ağacından. Bir gün sonu gelir elbette, ama bu ülke de kemirile kemirile bir gün tükenir mi? 
Ya kurtların harap ettiği öteki şeyler? Sinirlerimiz, kapanmayan bütçeler, kan; hiç durmadan akan kan. Zor günler, duruşumuzun, ilkelerimizin, değerlerimizin, inançlarımızın sınandığı günler. Kim neye ne kadar inanıyor, kim gelecekten yana, kim ölümden, kim hesaplarını neye göre yapıyor.
Aşiti, barış demekmiş Kürtçe. Hafızamı zorluyorum. Barışın koşulları ne zaman uzaklaşmaya başladı yaşadığım ülkeden? Birada yaşamayı mümkün kılacak uzlaşmanın önüne engelleri kim koydu? Uzlaşma hiç mevcut oldu mu? Yeni bir toplumsal sözleşme için kime ne kadar sorumluluk düşüyor? Masamdaki kurtlar hazır mı yeni yasalara, yeni paragraflara? 
Kitaplar yayılmış masanın orasına burasına. Türkiye'nin Kürt Sorunu, Dağdakiler, Kürt Öykü Antolojisi, Dar Geçitteki Aydın, İnsan ve Sembolleri. Dar geçitten çıkıp ne zaman "büylük insanlık"la birlikte düşünmeye başlayacağız? 
Eski sorunlar, ihmal edilmiş meseleler çürütüyor masayı 
Her ölümle biraz daha yalnızız, biraz daha eli kolu bağlı. Bir çıkış bulmalı. Ama çıkış nerede? 
Tek başıma değil, sokaklarla, meydanlarla kulelerle, camilerle baş başa verip düşünebilmek için dışarı atıyorum kendimi. Malum, sokakların da hafızası varmış, bir ipucu verirler belki.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder